Sayfalar

28 Ekim 2016 Cuma

Bölüm 3 - Terbiyeye Hazırlık

Büyük firmalarda, genetiğimin avantajı ile birlikte gelen hisselerim var. Babamın yüzünü bile göremedim ama parasını bir türlü bitiremiyorum. Parayla satın alacağın o kadar çok şey var ki anlatsam inanamazsın. İstesen yeni bir dünya yaratıp o dünyanın tanrısı olabilirsin. Kendi dünyanın gerçekliğinde aşklar yaratıp mutlu da olabilirsin. Tek engel ölüm... Ondan da zerre kadar korkmuyorum artık. En çok değer verdiğim varlığım elimden alındıktan sonra hiçbir şeyim kalmıyor. Neredeyse her şeye paramla sahip olma ihtimalim olduğu için her şey benimmiş gibi hissediyorum zaten. Elimdeki tek gerçek acı ve intikam. Ölümü farklı dünyaları görebilme imtiyazı olarak gördüğüm için tam bir baş belası olabilirim diye düşünüyorum.

Birini öldürmem ve örtbas etmem o kadar kolay ki peynir ekmek gibi adam öldürebilirim. Özgürce... Ama bu sefer tadını alabileceğimi düşünüyorum. Söylemiştim ya hani. Düşünsene tek bir toplu iğneyle neler yapabileceğimi...

Birkaç bağlantının yardımıyla, oğlumun katil zanlısı hapishaneye nakledilirken kaçtı(!) Şimdi evimin çalışma odasında baş başayız. Çok güzel ortam hazırladım. Dexter'dan aldığım ilhamla etrafı pisletmemek için -özellikle de bu şerefsizin kanıyla- beyaz naylon döşedim. Tüm soğuğu içine emebilecek, ayna gibi parlak, metal bir masa ve üstünde sarkan güçlü bir ışık ayarladım. Çirkin bir manzarayla karşı karşıya kalmamak için sadece baksırıyla bıraktığım adamı masaya yatırdım. Sıra terbiye etmekte...

24 Ekim 2016 Pazartesi

Bölüm 2 - Acıyla Beslenenler

Her şeyin başladığı o gün de oğlum Duru ortaokula başlayacağı için çok heyecanlıydı. Gömleğinin birkaç düğmesini açıp, kravatı biraz aşağı çekmeyi ihmal etmeyip  saçlarını jölelemiş, en havalı haliyle okula gitmeyi bekliyordu. Onu okula ilk gününde ben götürdüm ama ilk gününün nasıl geçtiğini o şerefsiz yüzünden hiç soramadım. İşten biraz erken çıkabilsem onu yine ben alacaktım ve o da yaşamaya devam edecekti. Keşkelerle boğuluyorum. Onun ölmeme ihtimalini aklımdan hiç çıkaramayacağım sanırım.

Adli tıp morguna oğlumu teşhis etmem için çağırdıklarında ayaklarım geri tepe tepe gittim. İşte orada canımdan kopan can acımla beslenen nefretimi doğurdu. Yanımdaki polise yakaladıkları adamın ne durumda olduğunu sordum. İfadesini aldıklarını ve birazdan adliyeye sevk edeceklerini söyledi. Mahkemeden önce onun cezasını benim vermem gerekiyordu. Ne bilecekti hakimler, savcılar oğlumun ölürken ne kadar acı çektiğini ve ne hissettiğini? Bir çocuğun canını almanın cezası nasıl verilebilir? Böyle bir ceza dünya üzerinde mevcut değil, bu adam da olmamalı. Elimden gelse onu tek bir toplu iğneyle öldürürdüm. Bir düşünsene neler yapabileceğimi...

23 Ekim 2016 Pazar

Bölüm 1- Önemli Bir Karar

Ben Rıza. Şu an yaşamakta olan yalnız, haysiyet yoksunu, iki yüzlü ve gelmiş geçmiş en rezil insanımsıyı arıyorum. Kim mi o? Ben de bilmiyorum.

Baştan uyarayım. Sana "sen" diye hitap etmeme takılma. Her kim olursan ol içimi boşaltabileceğim bir et parçasısın benim gözümde. En önemlisi de bana sempati duyma ve sakın benden hoşlanma. Yoksa bu senin sonun olur. 'Sonun olur' diye ifade edince işin ciddiyeti anlaşılmıyor gerçi. Şöyle ifade edeyim: Benliğinin çekeceği işkencenin yanında bedeninin ölümü hiçbir şey ifade etmeyecek. Şimdi bunu okumaya devam edebilecek misin? Karar ver. Seni temin ederim ki hayatta verdiğin en önemli karar bu olacak.

Gelelim neden bu duruma geldiğimize... Eğer hala bu yazıyı okuyorsan muhtemelen beni ciddiye almadın ve ben gözlerindeki perdeyi kaldırıncaya kadar da almayacaksın. Neyse. Beni sevebileceğinin ilk sinyalleri bunlar...

Söyler misin kim canının parçası olan evladını toprak altına gönderen bir insandan nefret etmez? İşte tam da böyle oldu. Birkaç saatlik keyif için içip, o kafayla araba kullanan biri oğlumu elimden aldı ve ondan nefret ettim. Elimden bir şey gelmedi. Sadece acımı, nefretimle hafifletebileceğimi sandım. İşe yaramadığı gibi başıma çok büyük bir bela da aldım.

22 Ekim 2016 Cumartesi

İlk Önce Beni Oku

Ben Rıza. Günlüğümü sana açmamım nedeni seni kendi ruhumla zehirlemeden kendimi anlatmak. Yalnızlığım çıldırtıcı boyutlarda. Hem ruhen hem bedenen kendime yabancıyım.

Seni baştan uyarmam gerekiyor: Eğer beni okurken farketmeden bile olsa bana bir yakınlık duyarsan bu senin sonun olur. Günlüğün ilk sayfasında bundan bahsettiğimi göreceksin. Eğer hala okumak istiyorsan merakının tetiklediği, almış olduğun riskin sonucu sonun olabilir.

Diğer uyarım da çocuklar için. Hem sizler için sıkıcı bir yazı hem de  geceleri kabusun olabilecek öğeler var yazdıklarımda. Zaten ben de oğluma zarar geldiği için bu haldeyim. Başka çocuklara bir şey olmasın.

Blogun adını öyküleşim koydum. Çünkü büyük ihtimalle yaşadıklarıma inanmayarak bunun bir öykü olduğunu düşüneceksin. Günlüğün sonunda yaşadıklarım için rüya demeyeceğim, şizofreni değilim ve ölmeyeceğim. Seni şaşırtan bir son olur mu bilmem ama böyle basit bir sonla bitmeyeceğim.

Şimdi ne ile karşı karşıya olduğunu az çok biliyorsun. Vaktim oldukça yaşadıklarımı buradan ileteceğim. Nefretin seni koruyacak. Bunu sakın unutma!


                                                                                                           Rıza Talsar